Ana içeriğe atla

Dünyadaki Ünlü Coğrafyacılar



TALES: (M.Ö. 636 – 546)

Ege kıyısında bulunan Milet'te doğmuştur. İlk büyük astronomi bilginlerindendir. İÖ 28 Mayıs 585'te güneş tutulmasını önceden hesapladı. Ay ve Güneş tutulmalarının zamanını önceden saptamayı başarmış, ama tutulmaların nasıl gerçekleştiğini açıklayamamıştı. Dünya’yı oluşturan temel yapı maddesinin su olduğunu öne sürdü. Thales yeryüzünün kocaman bir ada gibi büyük bir okyanusun üzerinde yüzdüğünü yer sarsıntılarının adanın zaman zaman titremesinden kaynaklandığından sanıyordu. Thales, Dünya'nın okyanuslar üzerinde yüzen bir disk biçiminde olduğunu ve yuvarlak olduğunu savunmuştur. Dünya’nın, Evren’in merkezinde bulunduğunu; akıntılarıyla depremleri ve su kaynaklarını oluşturan bir su kütlesi içerdiğini kabul etti.  

COPERNİCUS: (1473–1543)

Göksel Kürelerin Dönüşleri Üzerine
Polonya'da doğdu. Hukuk ve tıp öğrenimi görmüş, eğitimini tamamladıktan sonra papaz olarak atanmıştır. Copernik modern astronominin kurucusu olarak bilinir. De Revolutionibus  (Gökyüzü Kürelerinin Dönmesi)  adlı eserinde dünyanın kendi ekseni etrafında günde bir kere, güneşin etrafında yılda bir kere döndüğünü savunmaktadır(1530). Bu dönemde batı dünyası evrenin gerisinde hiçbir şey olmayankapalı ve küresel bir yapıda olduğuna inanmaktaydı.  Bu düşünceye göre dünya; sabit, hareketsiz ve evrenin merkezine konumlandırılmış güneş dahil her şey onun etrafında dönmekte idi. Copernik Gök Kürelerinin Hareketi adlı kitabında Güneş'in evrenin merkezinde bulunduğunu ve Yer'in bir gezegen gibi, Güneş'in çevresinde dolandığını savunmuştur. Copernicus'a göre Gezegenleri taşıyan göksel küreler, dünyanın değil, güneşin etrafında dönüyordu. Dünya merkezde değildir ve sabit de değildir. Yıllık ve günlük dönüşler sergiler.


ALFRED WEGENER:   (1880 – 1930)
Alman yerbilimcidir. Kıtaların kayması kuramını ilk kez ortaya attı. Wegener, başlangıçta tüm kıtaların Pangea adında tek bir kıta olduğunu, sonradan parçalanıp dağılarak zamanla günümüzdeki yerlerine ulaştığını ileri sürdü. Bu teoriyi ve teorinin temellerini ’Kıtaların ve Okyanusların Oluşumu’adlı eserinde anlatmıştır.

AMASYALI STRABON (M.Ö.58-M.S.21)
Amasya'da doğmuş ve burada ölmüştür. Eski Çağ’da Roma Devri’nin en büyük coğrafyacısı olarak kabul edilmektedir. Dünyanın ilk coğrafyacısı olarak kabul edilmektedir.  Sardunya ve Etiyopya'nın sınırlarına kadar seyahat ettiği söylenmektedir. Tarih, coğrafya ve felsefe konularında çalışmış, bilgi toplamış ve eserlerini yazmıştır.  Ünlü eseri Geographika "Coğrafya" seyahat gözlemlerini ve dünyanın coğrafi yapısına ilişkin düşüncelerini içermektedir. Eser, ülkemizin tarihi coğrafyası ve arkeolojisi açısından önemli bir kaynak durumundadır. 

BATLAMYUS(PTOLEMAİOS-PİTOLEME):
                                                
                              BATLAMYUS'UN DÜNYA HARİTASI    ALMAGEST

Yunanca adı Ptolemaios'tur, ama harf uyuşmazlığı nedeniyle Ortaçağ İslâm Dünyası'nda Batlamyus diye tanınmıştır. Batlamyus astronomi, matematik, coğrafya ve optik alanlarına katkılar yapmıştır; ancak en çok astronomideki çalışmalarıyla tanınır. Mısır'ın İskenderiye kentinde yaşadı.  Dünya'nın evrenin merkezinde hareketsiz durduğuna ve yıldızların Dünya'nın çevresinde dairesel yörüngeler çizerek döndüğüne inanıyordu. Batlamyus'a göre, Güneş'in ve gezegenlerin Dünya'nın çevresinde dolanırken çizdikleri bu yörüngeler basit birer çember olamazdı; çünkü gezegenler arada bir yörüngeleri üzerinde geriye dönüyormuş gibi görünüyordu. Batlamyus bunu açıklamak için " ilmek " kavramını ortaya attı. Bu karmaşık sisteme göre her gezegen, Dünya'yı merkez alan büyük bir çemberin çevresinde daha küçük çemberler çizerek dolanıyordu. Aynı zamanda küçük çemberlerin merkezleri büyük çemberin üstünde batıdan doğuya doğru kayarak ilerlediği için ilmek denen eğriler çiziyordu. Batlamyus astronomi bilgilerinin sentezini yapmış savunduğu evren modelini Mathematike Syntaxis (Matematik Sentezi)  adlı kitabında açıkladı. Batlamyus'un çalışmalarını kendi incelemeleriyle geliştiren Araplar, bu kitabı el-Mecisti adıyla Arapça'ya çevirdiler. Arapça'dan Latince'ye çevrilirken Almagest olarak adlandırılmıştır. Bu nedenle Batı dünyasında Almagest adıyla tanınmaktadır.
ALMAGEST, 13 kitaptan oluşur. Büyük oranda, Eratosthenes, Hiparkhos, Strabon ve Marinos'un fikirlerinden yararlanıldığı görülmektedir.    
1.KİTAP:Kanıtlarıyla birlikte yermerkezinin ana çizgilerini,
2.KİTAP: Küresel trigonometri bilgilerini,
3.KİTAP:Güneş'in hareketini ve yıllık süreyi,
4.KİTAP:Ay'ın hareketini ve aylık süreyi ele almaktadır,
5.KİTAP:Ay’ın ve Güneş'in mesafelerini ele almıştır,
6.KİTAP:Gezegenlerin karşılaşmalarını inceler. Bu bölümde Güneş ve Ay tutulmaları ele alınmaktadır,
7.ve 8. KİTAPLAR durağan yıldızlarla ilgilidir,  presesyon tartışmasını (Dünya'nın dönme ekseninin, tutulum düzleminin normali çevresinde bir koni çizecek biçimde çok yavaş olarak dönmesi ve dönüşünde oluşan sapmayla sağladığı tam bir dönüşün süresidir), Ptolemaios'un durağan yıldızlar katalogunu ve bir gök küresi âleti yapabilmek için gerekli olan yöntem bilgisini içerir. Geriye kalan beş kitap ise devingen (hareketli, dinamik) gezegenlerin hareketlerini konu almıştır.

ERATOSTHENES: 

Geographika
Uzun yıllar İskenderiye Kütüphanesi'nin yöneticiliğini yaptı. Dünya’nın düz değil yuvarlak olduğunu ileri savunmuş, gezegenimizin çevresini de hesaplamaya çalışmıştır.  İskenderiye'nin güney doğusundaki Syene'de (Assuan), yaz gündönümünde Güneş ışınlarının öğle vaktinde dikey düştüğünü bildiği için, bu deneyi aynı tarihte İskenderiye'de yaptı ve ışınların dikeyden 7 derece saptığını buldu. "Assuan ile İskenderiye arasındaki 840 kilometrelik uzunluğa 7 derecelik bir açı düşerse, 360 derecelik bir açıya kaç kilometre düşer?" sorusundan yola çıkarak Dünya'nın çevresinin 42 bin 352 kilometre olduğunu hesapladı. Bilim adamı olduğu kadar ozan olarak ta tanınmıştır. Asıl olarak bir matematik coğrafyacı’dır. İskenderiye’de kurduğu coğrafya ekolüne, İskenderiye Ekolü adı verilmektedir.
*Coğrafya biliminin adını koymuştur.
*Bölgesel coğrafyanın gelişmesini sağlamıştır.
*Dünya’nın Ekvator üzerindeki çevre uzunluğunu ve 10’ lik meridyen yayını hesapladı.

HUMBOLT:(1769–1859)
Friedrich Wilhelm Heinrich Alexander Humboldt, 14 Eylül 1769’da Berlin’de doğdu. Bilgi’nin, ancak doğayla insan arasında deneysel bir ortaklık kurmakla mümkün olduğunu savundu. Fiziksel Coğrafya’nın, Biyocoğrafya’nın  Klimatoloji’nin, Okyanus biliminin kurucusu, doğa bilgini ve yorulmaz bir kâşif olarak kabul edilmektedir. Gezileri’nden topladığı bilgilerle meydana getirdiği eserler, çağdaş bilimsel keşifler döneminin başlangıcı sayılmaktadır. Güney Amerika’nın batı kıyısı’ndaki Humboldt akıntısı (Peru akıntısı) onun adını taşımaktadır. Dağ (yükselti) tutması’nın, aşırı yüksekliklerdeki düşük basınçlı havada oksijen miktarının az olmasından kaynaklandığını tespit etti. Gündüz ve gece sıcaklıkları ölçümlerine ve başka meterolojik gözlem ve ölçüm kayıtlarına  dayanarak bölgelerin izoterm  (eşsıcaklık eğrisi)  ve izobar (eşbasınç eğrisi) hava haritalarını çıkardı. Bu alandaki çalışmalarıyla karşılaştırmalı iklimbiliminin temellerini attı. Bölgelerin coğrafi yapılarıyla bitki örtüsü ve hayvan varlığı arasındaki ilişkiler üzerine çalışmalar yaptı. And yanardağlarına ilişkin araştırmalarından yola çıkarak, püskürme kuvvetlerinin yerkabuğunun oluşumu üzerinde etkili olduğu ortaya koydu. Bu çalışmasıyla, yer yüzeyinin başlangıçta tümüyle sıvı haldeyken, tortullaşma sonucunda bugünkü yapısını kazandığını savunan görüşleri çürüttü. Magnetik fırtınalar (yer’in jeomagnetik alanındaki ani dalgalanmalar) üzerine araştırmalar yaparak, Avustralya ve Yeni Zellanda’da bu amaçla sürekli çalışacak gözlemevleri kurmuştur. Bu çalışma sonucunda atmosferde görülen magnetik fırtınalar ile güneş lekeleri arasındaki ilişkileri ortaya koydu. Kosmos adlı eserinde, o dönemde evrenin yapısına ilişkin olarak bilinen bütün verileri bilimin hizmetine sundu. 
Fiziki coğrafya açısından katkıları şu şekilde sıralanabilir:
1.Coğrafi çalışmalarda gezi-gözlem ilkesini ortaya koymuştur.
2.Coğrafya araştırmalarında temel prensipler olan ilişki, dağılış ve sebep-sonuç ilkelerini ortaya koymuştur.
3.İzoterm (eş sıcaklık eğrisi), izohips ( eş yükselti eğrisi), izobat (eş derinlik eğrisi), profil ve kesit gibi yardımcı görsel materyalleri kazandırmıştır

KEPLER: (1571- 1630)

Johannes Kepler, Güneş Sistemi için yeni bir model geliştirdi. Kepler gezegenlerin hareketini üç temel yasaya dayandırmıştır. Bunlardan ilk ikisini 1609'da, üçüncüsünü ise 1618'de açıklamıştır.
1. Yörüngeler yasası: Gezegenler Güneş'in çevresinde çember değil, hafifçe basık elips biçiminde yörüngeler çizerek dolanır; Güneş de bu elipsin odaklarından birinde yer alır.
2. Alanlar yasası: Bir gezegenin dönme hızı, yörünge üzerinde bulunduğu noktaya bağlı olarak değişir; gezegenlerin hareketi Güneş'e en yakın oldukları noktada (günberi noktası) en hızlı, en uzak oldukları noktada (günöte noktası) en yavaştır. 
3. Dolanım süreleri yasası: İki gezegenin dolanım sürelerinin karelerinin birbirine oranı ile bu gezegenlerin Güneş'e olan ortalama uzaklıklarının küplerinin birbirine oranının eşit olduğunu belirtir. Bu yasaya göre, gezegenlerden birinin Güneş'e olan ortalama uzaklığı ve dolanım süresi ile ikinci bir gezegenin dolanım süresi bilinirse, bu gezegenin Güneş'e olan ortalama uzaklığı hesaplanabilir. Bu üç temel yasa Newton’un evrensel kütle çekimi yasasını bulmasında büyük rol oynamıştır.

GALİLEİ(LE OPERA Dİ GALİLEO GALİLEİ):(1564–1642)

Yaptığı teleskoplarla, mercek yüzeylerinin eğrilik derecesini denetlemek amacıyla geliştirdiği yöntem sayesinde, astronomi gözlemlerinde kullanılabilecek ilk teleskopları yaptı. Astronomi alanındaki bulgularını Sidereus Nuncius (yıldızların habercisi) adıyla yayımladı.



HEREDOTOS: (İÖ 440–425)


Tarihin babası olarak kabul edilen Heredot, aynı zamanda coğrafya biliminin gelişmesinde önemli katkılarda bulunmuştur. Trakya, Anadolu ve Asya ülkelerine geziler yapmıştır. Dünyanın yuvarlak olduğuna inanıyordu. Çizdiği dünya haritasında, Avrupa'yı, Asya ve Afrika'dan daha uzun göstermiş, Asya'nın doğusu, Avrupa'nın kuzeyini ihmal etmiş, Hindistan çizimi konusunda hatalar yapmıştır. Ancak bu hatalara rağmen dönemin bilgileri açısından önemli bir çalışma olarak kabul edilmektedir. Heredot’un ortaya koyduğu en önemli gerçek diğer coğrafyacılardan farklı olarak Hazar denizinin bir iç deniz olduğunu ve Afrika'nın bir denizle çevrili olduğunu belirlemiş olmasıdır.

PİSAGOR (PYTHAGORAS) (MÖ 596–500)
İngiltere’de doğdu. 1669 yılında Cambridge’de Matematik Profesörü oldu. Dünya ile bütün nesneler arasında, onları birbirine çeken bir güç olduğunu, Dünya’nın tüm nesneleri yer çekimi gücüyle kendine çektiğini buldu. Gezegenlerin uzayda nasıl devindiği gibi bir sorunu çözecek duruma gelmişti. Gezegenlerinde çekim gücü nedeniyle Güneşin çevresine çekildiklerini gösterdi ve Kepler Yasalarını kanıtladı. Yaptığı deneylerle Güneş ışığının beyaz olmadığını; menekşe, çivit, mavi, yeşil, sarı, portakal, kırmızı renklerin bir karışımı olduğunu kanıtladı.  Çalışmalarını 1687’de Doğa Felsefesinin Matematik İlkeleri (Prlncipla) adıyla yayımladı. Hayatı hakkında çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Sisam adasında okumuş, Mısır ve Babil’de bir süre yaşadıktan sonra ülkesine dönmüştür. Ülkesinde gördüğü baskılardan kaçarak İtalya’nın Kroton kentine gelmiş ve burada bir okul açmıştır. MÖ 6.Yüzyılda dünyanın Güneş etrafında döndüğü fikrini ortaya koyduğunda büyük tepkilerle karşılaşmıştır. Doğada meydana gelen her olayın matematiksel olarak açıklanabileceğine inanıyordu. Ortaya koyduğu fikirlerden rahatsız olanlar tarafından MÖ500 yıllarında eğitim verdiği okulunda öğrencileriyle yakılarak öldürülmüştür.

HEKATUS:
  Mısır ve Asya'da incelemeler yapmıştır. Yeryüzünün Tanımı veya Dünyanın etrafında yolculuk (Periegesis veya Periodos Ges) adlı eserlerinde, Hazar denizinin okyanusa açıldığını, Nil nehrinin güneydeki bir okyanustan geldiğini ve dünyanın üç kıtadan oluştuğunu savunmuştur. ( Afrika, Asya, Avrupa ) 

ANAKSİMENES: (M.Ö. 550 – 480)
Yeryüzünü bir dikdörtgene benzeterek, dairesel bir denizin onu çevrelediğini savunmuştur. Gecelerin yüksek dağların güneş ışınlarını engellemesiyle oluştuğun inanmaktaydı.  Güneş ve ay ile diğer yıldızlar arasında ilk kez olarak bir ayırım yapmış, güneşin kendi ışığına sahip olduğu yerde, ay da dahil olmak üzere, diğer gök cisimlerinin güneşin ışığını yansıttığını söylerken, güneş ve ay tutulmalarına ilişkin olarak da doğru bir açıklama getirmiştir.

MİLETOS’LU ANAKSİMANDROS: (M.Ö. 610–545)
Milattan önce 610 yılında Miletos'ta doğan Yunan doğa filozofu Anaksimandros, astronominin kurucusu ve ilk kez bir kozmoloji ya da dünya üzerine sistematik felsefe görüşü getiren filozof kabul edilir. Ona göre de her şeyin kökeninde sonsuzluk (Aperion) vardı. Yer kürenin uzayda diğer bütün nesnelerden eşit uzaklıkta hiçbir yere bağlı olmadan yüzdüğüne inanıyordu. Duyularımızla algıladığımız kadarıyla yer kürenin yüzeyi engebeli ama bütün olarak düşünüldüğünde düzdü bu nedenle Anaksimandros yer kürenin davul biçiminde olduğunu ileri sürdü ve bu gerçekten yola çıkarak davulun öteki yüzünde yaşayan insanlar olabilirdi. Anaksimandros karalar ile okyanus sınırını çizen ilk insandı. Düzenli ve anlaşılır bir evreni ifade etmek için ilk defa kozmos sözcüğünü kullanmıştır. Tutulmalardan yararlanarak Güneş’in yarıçapının Yer yarıçapının 27 katı olduğunu tahmin etmiştir. Ona göre Güneş’in Yer’e olan uzaklığı Güneş çapının 27 katı idi. Ay’ın uzaklığını ise Yer yarıçapının 19 katı olarak hesaplamıştır. Çok seyahat yapmış ve bir Dünya haritası çizmiştir. Yunan dünyasını bu haritanın ortasına koymuş, Avrupa ve Asya'yı ise onun çevresine yerleştirmiştir. Anaksimandros'a göre, bütün kara kitlesini okyanus denilen büyük bir deniz kuşatmıştır. Anaksimandros'a göre insan, balıktan gelir; çünkü balığın kökeni insanlarınkinden daha kolay açıklanabilmektedir. Bu bakımdan Anaksimandros, evrim kuramlarının öncülerinden sayılabilir.

KSENEFON:
 Anabasis (Onbinlerin Dönüşü) adlı eserinde Anadolu’nun nüfus özellikleri, coğrafyası, gelenek ve görenekleri hakkında bilgiler vermektedir. Anabasis yedi kitaptan oluşmaktadır. Eser anı defteri biçiminde kronolojik bir düzen izlemiştir. Çizdiği harita MÖ 5. yüzyılın en detaylı haritası olarak kabul edilmektedir.

İZNİK'Lİ (NİCEA) HİPPARCHUS: (İÖ 160– 125)
Hipparchus, geliştirdiği trigonometri yöntemleriyle birçok yıldızın konumunu belirledi. Gök haritaları için ortografik projeksiyonu (Göz merkezi sonsuzdadır. Projeksiyon düzlemi Dünya merkezindedir. Projeksiyon çizgileri birbirine paralel olarak bu düzleme diktir). İlk ortaya atan kişidir. 850 yıldızı içeren bir katalog hazırlayarak, bu yıldızları parlaklığına göre altı sınıfa ayırdı. Ekinoksların devinme(hareket) olgusunu ortaya koydu. Güneş ve Ayın uzaklığını hesaplamıştır. Enlem ve boylam daireleriyle, Dünya'daki herhangi bir noktanın konumunu belirtme yöntemini bulmuştur.

FRİEDRİCH RATZEL: (1844 – 1904)
Antropocoğrafya
Politik Coğrafya 
İnsan ve çevre arasındaki ilişkileri ele alarak bu konudaki ilk olma özelliğine sahip olan Beşerî Coğrafya (Antropocoğrafya) adlı eseri meydana getirerek, Beşerî coğrafyanın gelişimine önemli katkılar sağlamıştır.Friedrich Ratzel, Siyasî Coğrafya akımının kurucusu olarak kabul edilir. Ona göre devlet, bir hücreden meydana gelen bir organizmadır. Devlet, gelişme ve yayılmayı arzu eder. Devletin yayılmacı politikası, ilkel ve küçük devletlere dışarıdan istilâ yoluyla mümkün olur. Tüm çalışmalarında yayılmacı ve sömürgecilik ruhunu açıkça ortaya koymuştur. ‘’Politik Coğrafya - Devletler, Münakalât ve Harp Coğrafyası’’(1897) eserinde savunduğu jeopolitik ve siyasî görüşler, Hitler’in dünya egemenliği politikasının oluşumunda etkili olmuştur.

CARL RİTTER (1779-1859)
 Carl Ritter Beşeri coğrafyanın kurucusu olarak kabul edilmektedir. Coğrafyacı kimliği yanında tarihçi ve felsefeci olarak tanınmıştır. Coğrafya İlminde Tarihi Esaslar adlı eserinde, Beşerî Coğrafyayı tanımlarken, çevre ve insan arasındaki ilişkileri inceleyen bilim olarak ifade etmiştir. Beşeri incelemelerde insan ve çevrenin aynı oranda etkili olduğunu bu nedenle sadece birisine ağırlık vermenin doğru olmadığını savunmuştur.  Tarihi olayların açıklanması sırasında coğrafi çevre şartlarının dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir. Bu nedenlerle tarih ve coğrafya bilimlerinin birbirini tamamlayan bilimler olduğunu vurgulamıştır.

Yorumlar